İtiraf edelim; çoğumuz yaptık: Fırında balık/sebze pişirirken, komşuya aşure götürürken, işyerinde hazır yemek sipariş ederken alüminyum folyo veya kaplar hayatımızdaydı. Aluminyum ağır metal, bilmeyen var mı?
Üstelik sadece sıcakla temas ederse değil; tuzlu, limonlu, ıslak gıdalarla veya donmuş gıda ile temas etmesi de bulaşmaya neden oluyor.
Peki tost makinenizi alüminyum folyo ile kapladınız mı? Çok pratik değil mi? Tertemiz mi kalıyor?
“Arada kullanılır, birşey olmaz” diyenlerdenseniz, Dr. Ümit Aktaş’tan ilk kez canlı yayında dinlediğim ve sonra “Bitkisel Kürlerle İlaçsız Tedavi” kitabında da rastladığım aşağıdaki vak’aya bir bakın:
Kliniğime gelen 12 yaşlarındaki kız çocuğu, bana gelmeden yaklaşık iki sene önce aşırı halsizlik, yorgunluk ve mide bulantısı şikâyetleri ile ailesi tarafından bir tıp fakültesine götürülüyor. Teşhis aplastik anemi. Bu kemik iliğinin baskılandığı ve neredeyse tüm kan hücrelerinin sıfırlandığı korkunç bir hastalık. Devreye hemen bu hastalığın tedavisi için kullanılan kemoterapi ilaçları ve kortizon giriyor. Küçük hastamın durumu iyice kötüleşiyor. Ölümün eşiğine gelen çocuktaki asıl sorun neymiş biliyor musunuz? Ağır metal zehirlenmesi. Kimsenin aklına ağır metal zehirlenmesine bakmak gelmemiş bile.
Zehirlenmenin kaynağı mı? Tost makinesi. Anne tost makinesinin yüzeyi çizildiği için önlem almak adına içini alüminyum folyo ile kaplamış. Yani yediği tostlarla küçük kızın vücudunda yüksek miktarda alüminyum birikmiş. Düşünün zaten vücut ağır metallerin yükü altında, ilik baskılanmış kan hücresi üretemiyor. Üstüne bir de çocuğa yine bir zehir olan kemoterapi ilaçları veriyorsunuz. Neyse ki, hastam ağır metalleri vücuttan atan şelasyon tedavisine başladıktan kısa süre sonra tamamen iyileşti.
Aşureleri, komşularımıza en güzel porselenlerimizle götürelim. Ne güzel âdetler bunlar, ne kadar bizden ve ne kadar özel. Çok mu zor?